Yüksek saatçilik rehberi (10): Cartier
Ünlü yazar Truman Capote’un gözü bir gün sohbet ettiği kişinin saatine takılınca konuşmaya devam edemez ve sinirlenip şöyle der: “Ne olur o çirkin saati gözümün önünden kaldır!” Sonra bileğindeki Cartier Tank’i çıkarıp “Sende kalsın, bende yedi tane daha var, yeter ki o çirkin saati bir daha takma” diyerek arkadaşına hediye eder. Gerçek olup olmadığı bilinmeyen ve türlü varyasyonları bulunan bu öykü durup dururken ortaya çıkmamıştır.
Muhammed Ali ve Prenses Diana da aynı modeli seviyordu, Rudolph Valentino, Andy Warhol, Ingrid Bergman, Duke Ellington, Madonna ve Zendaya da öyle. Peki ama farklı dünyaların veya farklı zamanların insanları nasıl oluyor da aynı konuda anlaşıyor?
Yanıtı basit olmayan bir soru, tıpkı çok basit görünen bir Cartier saatinin aslında karmaşık bir yapıya sahip olması gibi. Cartier insanı aldatmayan ama şaşırtan bir sihirbaz veya geleneklere sadık bir yenilikçidir. Cartier asla ucuz numaralara başvurmaz, her zaman kaliteli, her zaman incelikli, her zaman sanat dolu, her zaman zekice düşünülmüş ayrıntılara sahip ve her biri ustalık eseri saatler üretir.
Cartier, Paris’te 1847’de çamaşırcı bir anne ve işçi bir babanın çalışkan oğlu Louis-François Cartier’nin ustasının atölyesini devralmasıyla kuruldu, 1859’da ilk Cartier butiği açıldı. İmparator III. Napolyon’un kuzeni Prenses Mathilde tarafından keşfedilince sosyetenin dikkatini çekti. 1874’te oğul Alfred Cartier yönetimi devraldı. Alfred Cartier başarılıydı ama onun döneminde şirket dünya çapında bir marka değildi, bunu oğulları başardı. Alfred Cartier’nin üç oğlu bir gün yönetici olacaklarını bildiklerinden daha küçük yaşlarda bir harita alıp dünyayı paylaşmıştı: En büyük oğul Louis, Avrupa ve çevresini, ortanca kardeş Pierre ABD’yi, en küçük kardeş Jacques ise İngiltere ve bağlı ülkeleri aldı.
Paris’te kalan Louis Cartier’nin Alberto Santos-Dumont isimli pilot arkadaşı vardı. Santos-Dumont, cep saatleri işine yaramadığı için uçarken bir bakışta zamanı görmesini sağlayacak bir saat istiyordu. Böylece 1904’te tarihin ilk modern kol saati ortaya çıktı. 1911’de seri üretime geçilen bu model günümüz pilot saatlerinin yanında çok zarif kalsa da türünün ilk örneğidir, ayrıca kare biçimli ilk saattir.
Cartier’nin ve saat tarihinin en ikonik modelleri arasında kronolojik olarak ilk sırada gelen Tank, 1917’de ortaya çıktı. Sadece gölgesine bakarak bile tanımlanabilecek saf bir tasarıma sahip Tank modeli I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkan Renault marka ilk tanklardan ilham almıştı. Daha sonra her biri kendi efsanesini yazan birçok model çıktı: Panthère, Pasha, Ballon Bleu, Drive, Crash, Cloche (masa saati de olabilen bir kol saati), Basculante (kadran ters çevrilebiliyor), Asymétrique, Pebble ve 2022’de çok konuşulan Masse Mystérieuse.
Cartier saatlerinin mekanizmaları da özeldir ama asıl başarısı karizmatik tasarım anlayışında gizlidir: Cartier’nin tasarım ilkeleri (geometrik yapı, akıcılık, yumuşak köşeler, paralel çizgiler, sadelik) ve yapısal unsurları (mücevherli kurma kolu, demiryolu dakika imleri, mavi ibreler, kadrandaki gizli imza ve antik Roma rakamları) öylesine sağlamdır ki çeşitli yorumlara rağmen temelde hiç değişmemiştir. Cartier özünü koruyarak her zaman heyecan verici modeller çıkarmış ve hep yeni kalmayı başarmış gerçek bir yüksek saatçilik markasıdır.